24 Temmuz 2017 Pazartesi

Work and Holiday Avustralya - 9 Ay!

Yine uzunca bir aradan sonra herkese merhabalar!

Buradaki tempoya yetişmem gerçekten zor olduğu için yine yazma işini geciktirdim malesef (günlüğümü bile yazamıyorum bak). Ama bir çok kişiden mesajlar almaya devam ettim. Yardım ve tavsiyelerin dışında en çok istenen şey biraz Avustralya'yı anlatmam oldu. Hazır vizeler de açıklanmaya başlandığına göre artık programa başvuru değil de buradaki yaşantıyı ve gezdiğim bazı yerleri anlatmaya başlayabilirim.

Avustralya nire yaaa??

Avustralya Güney Yarım Küre'de bulunan bir ada ülkesi. Müthiş bir saat farkının yanı sıra (bazen 7 bazen 8), Türkiye'yle zıt mevsimleri yaşıyor. Yani siz vizenizi yaz mevsimini bitirip aldığınızda ve hemen yola çıkmaya karar verdiğinizde yeni bir yaz başlangıcı sizi bekliyor olacak.

Ben herşeyi yiyemem. Napıcam?

Yemekler konusunda ben burası kadar çeşitlilik gösteren bir yer görmedim. Asya yemeklerinden Türk yemeklerine, Avrupasından Arabına heryerin mutfağını bulmanız mümkün. Bunun dışında kendiniz yemek yapmak isterseniz meyve sebze tarzı şeyler çok ucuz değil (çiftlikte çalışmak isterseniz fiyatlara hak vereceksiniz ama). Yine marketlerde herşeyi rahatlıkla bulabilirsiniz. Biz sadece bulgur bulamadık ama bundan da kimse ölmez sanırım. Market olarak en çok Coles kullandık. Burada Tamek salça, Eti Tutku vs tarzı bir sürü Türk markası da satılıyor. Bim tarzı ucuz bir yer istiyorsanız Aldi var. Coles benzeri bir de WoolWorths var ama biz Coles olduğu sürece buna ihtiyaç duymadık.

Sen nerde yaşamayı öneriyorsun?

Şimdi şöyle birşey var: ben geldiğimden beri hep Sydney'deydim. Bir ara ayrılsam mı diye düşündüysem de aynı ortamı tekrar kurmak istemediğimden kaldım. Sydney'i çok mu sevdim? Hayır. Herhangi bir metropolitan şehirden tek farkı Aussie bulmanın zorluğu. Çevrenizdeki herkes farklı milletlerden. Büyük yoğunluk Asyalı. Hatta Avustralyalıların kendileri bile "küçük Asya" olarak betimliyor bazen burayı.
Sürekli canlı tuttukları bir şehir Sydney. Yaz kış fark etmeksizin turist kaynıyor ve bunun böyle devam etmesi için de sürekli çaba harcanıyor. Kışın Sydney Vivid Festival diye bir ışık festivali yaptılar mesela. Opera Binası ve ünlü köprülerine ışıklar yansıtıp değişik gösteriler yaptılar. O dönem Sydney'de o soğuğa rağmen yürüyecek yer kalmamıştı. Çok başarılılar bu konuda.
İş için düşündüğünüzde de tüm bu etkinliklerle paralel düşünüyorsunuz. Çünkü Sydney ne kadar canlıysa restoranları, kafeleri, avmleri de o kadar canlı. Bu da iş bulma ve fazla saat alma imkanını artırıyor. Başka bir şehirde çalışmadığım için oralarda nasıl olur bilemiyorum. Ama diğer şehirlerden Sydney'e iş bulmaya gelen diğer working holidayleri görünce durumun Sydney'le aynı olmadığını anlamak zor değil.
Kısa bir süre önce Cairns'e gezmeye gittim arkadaşlarımla. Mü-kem-mel-di! Eğlence hayatı, yaşantısı vs herşeyi o kadar cıvıl cıvıldı ki.. Ama Restoran ve kafelerin sayısı, Avm tarzı yerlerin azlığını fark ettiğimde orada iş bulabilsem bile Sydney'deki gibi para biriktiremeyeceğimi anlamıştım.Tek yok farm work yani çiftlik işi olabilirdi, ancak bunu da ben hiç istemedim. İsteyerek yapacak olanlar için hem çok saat, hem de çok para anlamına gelecektir.
Bir de Melbourne olayı var. Ben henüz gidemediğim için ne desem yalan olur. Ancak buradaki neredeyse herkesten duyduğuma göre daha Avrupai, daha arkadaşcıl ve sevimli bir yer. İş bulmak orada da mümkün ancak kışları oldukça soğuk geçiyormuş. Bu dönemde de hospitality düşünenler için iş hayatı zor olacaktır.

Pişman mısın yoksa herkese önerir misin bu programı Kafka?

Kesinlikle öneririm!
Böyle bir tecrübeyi başka nerde bulabilirsiniz bilemiyorum. Hem para kazanacağınız, hem de sürekli tatil yapabileceğiniz bir program bu. Ben yaz dönemi sadece para kastığım için çok gezmedim ama Sydney'in neredeyse tamamını bitirdim diyebilirim. Ve şimdi de Yeni Zelanda ve Asya gezime hazırlanıyorum. 
Zorlanmadım diyemem. Hiç bir zaman ırkçı bir insan olmadım. Ama restoranda belirli milletlerin (belki de kültürlerinden kaynaklanan) hareketleri resmen yaşlandırdı beni bir kaç ay içerisinde. Tamamen göçmenlerden oluşan bir şehirde yaşamak çeşitlilik güzelliği kadar iletişim sorununu da beraberinde getirdi.  Ama bu hospitality alanında çalışmamdan da kaynaklandı tabi. İş dışında yine bir çok milletle arkadaşlık yaptık sonuçta. En yakın arkadaşlarımdan biri bir Fransız :)

Peki nereleri gezdin?

Pekala şimdi buna geçelim. Bu yazımda sadece Sydney'i anlatacağım çünkü bir iki hafta içerisinde Avustralya turuma başlayacağım ve geri kalan şehirleri daha sonra toplu olarak yazmak istiyorum. 

Opera House

 

Burası Sydney'in sembolüdür direk. İçerisinde Yann Tiersen konserini izledim ben. Sizin de en az bir opera, bale, konser vs izleyip tecrübe etmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. "A ben ilgilenmem öyle şeylerle" derseniz dışarıdan fotoğrafını çekmekle de yetinebilirsiniz :)

Sydney Harbour Bridge


Yine Sydney'in sembollerinden biri. En güzel olduğu zamanlar Sydney Vivid Festival ve yeni yıl kutlamalarının yapıldığı gece (bol havai fişekli :) ).

Bondi to Coogee Coastal Walk


Direk plajların ismini yazmaktansa bunu yazmak daha mantıklı çünkü bu yürüyüş yolu sizi sırasıyla Bondi Beach'ten, Tamarama Beach'ten, Bronte Beach'ten, Clovelly Beach,ten ve Coogee Beach'ten geçirecek. Tüm bu plajlar Sydney'in en ünlü plajları ve yaz kış fark etmeksizin sörfçülerle dolu. 

Watson's Bay 


Benim şahsen en beğendiğim plajı. Daha az dalgalı olduğu için yüzmeye müsait. Kumları altın-turuncu. Yürüyüş yolu var yine Bondi da olduğu gibi. 

Manly Beach

 

Burası için Cirqular Quay'den feribota binip yarım saatlik bir yolu gitmeniz gerekiyor. Ama hem kasabamsı yürüyüş yolu, hem de plaj buna değiyor.

Darling Harbour


Turistlerin akın ettiği, daha çok alışveriş, kafe ve restoranlarıyla ünlü ama aslında harika bir liman görüntüsü olan, benim de iş hayatımın tamamının geçtiği yer. Muhtemelen sizin de iş aradığınız yerlerden biri olacaktır.

Royal Botanic Garden


Çok şanslıydım ki evime yürüyüş mesafesindeydi ve defalarca gittim. Çiçeklerin, yeşilin güzelliği dışında harika bir şehir, Opera House ve Harbour Bridge manzarası vardır. Parkın bir ucu Opera House'a çıkıyor zaten.

Sea Life Aquarium


Benim bizzat çalıştığım akvaryum. Güzel anılarım yoktur ama bunun dışında da her yerde bulabileceğiniz tarzda bir akvaryum. Su altı canlılarıyla özellikle ilgileniyorsanız keyif alabilirsiniz tabi.

The Rocks


Cirqular Quay'de, bir ucu Harbour Bridge'e çıkan minik kasabamsı yer. Tatlış kafeleri, pubları, butikleriyle ünlü. Benim de en sevdiğim yerlerden biri olmuştur.

Queen Victoria Building


Avm'ye çevrilmiş olan bu tarihi binaya hem alışveriş için, hem de görsel şölen için gidebilirsiniz. İçin de bir çok güzellikte eser var.

Hyde Park


İçerisinde The Anzac Memorial'ı da bulunduran park. Gündüzleri oturup dondurmanızı yiyebilmek için mükemmel ama ben orayı daha çok geceleri ortalıkta cirit atan fareleriyle hatırlayacağım :)

Chinese Garden of Friendship


İçerisinde Çin mimarisinden ve bahçelerinden bir çok eser bulunduran minik bahçe. Gayet hoş bir yer ama ben daha önce bir kaç farklı Çin bahçesinde bulunduğum için bana fazla küçük geldi. Girişi de diğer yerlerden farklı olarak ücretli (ben bedavaya girdim yine de :) ).

St. Mary's Cathedral

Çok ahım şahım olmasa da hoş bir katedral. Noel zamanlarında üzerinde ışık gösterileri yapılıyor. Görmeye değer.

Sydney Observatory

The Rocks'ın yukarısında olan bu yer tüm Sydney'i ayaklarınızın altına getiriyor. Manzara severler için.. :)

Blue Mountains


Sydney'in şehir merkezinden oldukça uzak olan bu nokta için en az bir gününüzü ayırmanız gerekiyor. Bol bol hiking yaptırıyor ama eğer bundan hoşlanmıyorsanız tur ayarlayıp dağı bile yukarı doğru çıkan trenle inip çıkabilirsiniz :) Gözlem noktalarından Blue Mountains'ın meşhur mavimsi görüntüsünü izleyebilir, The Three Sisters'ın hikayesini dinleyebilirsiniz.

Paddy's Markets

Chinatown'ın yakınlarında olan bu marketler magnet, anahtarlık vs gibi hediyelik eşyalarınızı çok ucuza alabileceğiniz bir yer. Aynı zamanda iş kıyafetleri için de oldukça ucuz olduğu söyleniyor (benim ihtiyacım olmadı).

Woolloomooloo


Kendisinden çok adını sevdiğim yer :) Botanik Bahçesi'nin diğer ucunda olan yer. Yine bir çok kafe ve restoran bulunuyor. Manzarası çok hoş.

Newtown


Burası Sydney'in belki de en bohem ilçesi. Sadece bağışlarla çalışan kafelerinden (Lentil as Anything), ikinci el satan butiklerine kadar herşeyi sizi çook eski zamanlara götürecek cinsten. Yine en az bir gününüzü ayırmanızı tavsiye ederim. Ayrıca en çok Türk restoranının olduğu yer olduğunu da söyleyebilirim.

Centennial Park


Burası en büyük parklardan bir tanesi. Harika bir göl manzarası var. Piknik tarzı etkinlikler için oldukça ideal.

Şimdi biraz da New South Wales geneli için yazayım:

Morisset Park


Avustralya'nın sembolü olan kanguruları hayvanat bahçesinde değil de doğal ortamlarında görmek istiyorsanız görmeniz gereken bir yer burası. Şehir merkezinden çok fazla uzak, ancak gittiğinizde etrafınızda koşturan kangurular bunu size unutturuyor. 

Port Stephens


Burası da dünya tatlısı minik bir kasaba. Biz kış zamanı gittiğimiz için biraz soğuk oldu ama doğa hayatı tecrübe etmek için ideal bir yer. Nelson Bay, Fingal Bay vs gibi noktalardan harika manzaralar yakalıyorsunuz. Ayrıca hostel olarak da Samurai Beach Bungalows'u aşırı öneririm. Ormanın içinde minik evlerden oluşan bu hostel sadece orada kalmak için bile gitmeye değer. 

***

Kalacak yer hakkında da bir iki şey yazmalıyım sanırım. Ben ilk geldiğimde Syndey Central Backpackers'da kaldım. İçeride fareler cirit atıyordu malesef. Odalar temizdi ama ortak alanlar genelde kirli ve çok da küçüktü. Orada uzun zamandır kalan insanlar kısa süreliğine gelenleri pek umursamadıkları için sessiz sakin bir ortam arıyorsanız çok zor.
Hemen bu hostelin yan tarafında Orwell Lodge var. Biz oda arkadaşımla aylarca burada kaldık. Stüdyo daire tarzı mutfağı, banyosu içeride olan minik bir odaydı ve ücret olarak hostelden de daha uygundu. Hem de sadece ikimizdik! Tek sorunu wi-fi olmamasıydı. Ama idare ettik bir şekilde.
Daha sonra Waterloo'da bir eve çıktık bir çiftin yanına. En kötü zamanlarımız bu insanlarla oldu. Moğolistan'lı olan bu çift sık sık birbirlerini öldürmeye çalıştıkları için işten eve bile gelmek istemez olduk. En son depozitomuzdan da para kesti saçma sapan bir nedenle. Hala kurtulduğumuza şükrediyoruz.
Ben şuanda The Village Surry Hills isimli bir hostelde kalıyorum. 4 kişilik odadayım ve ücreti diğer hostelden çok daha uygun. Daha temiz, daha düzenli ve çalışan biri olarak benim için en önemli olan kısmı saat 10'dan sonra gürültü yapmak yasak. Geri kalan zamanımı burada geçirmeyi planlıyorum.

Şimdilik bu kadar bilgi yeterli sanırım :) Farklı konularda bilgi ihtiyacı olanlar yoruma yazabilir. Daha fazla fotoğraf için ise https://www.instagram.com/dilanzkafka/